Kadir GURBETCİ

Blog

Korna

Kadir GURBETCİ

İnsanların, dar alanlar da yaşama oranı gün geçtikçe artıyor. Hızla şehirlere akın eden insanlar, birçok sıkıntıyı da beraberin de getirmektedir. Dünyada her hafta bir milyon insanın şehirlere göç ettiği, 2050 yılın da yüzde 70 nüfusun şehirler de yaşayacağı gerçeği yönetici ve yaşayanlara ciddi sorumluluklar yüklemektedir. Her karar ve uygulama maliyet midir? Şehirlerde konforlu yaşayabilmek için ciddi yatırımlar mı yapılmalı. Kolay ve maliyeti düşük sorunlardan başlayarak, hayatı daha katlanılabilir hale getiremez miyiz? Mesela korna çalmayı, en düşük seviyeye indirerek şehirde oluşan gürültüyü azaltarak işe koyulsak nasıl olur? Evden birini çağırmak için, aracı sollarken, selam vermek için, arabanın kendisine ait olduğunu göstermek için, yaya geçidinde yeşil yandıktan sonra, saniye geçmeden kornaya ‘asılırız'. Okul, hastane ve ibadethane önlerindeki gereksiz ve şuursuzca kulak zarını delercesine çalınan kornalar ayrı bir fecaat. Korna çalmanın, sosyal hayatımız da başka manaları da vardır. Birine kızgınlığını ifade etmek isteyen protesto maksadıyla, selam verip bağlılığını bildirmek sevincini paylaşmak isteyen de kornaya sarılır. Trafikte, yolcu ‘kapmak' için kaldırım kenarın da ve otobüs durağına yanaşırken (sanki yolcular görmüyor) sağ elin içini devamlı ve fasılalı olarak kornada tutmayı alışkanlık haline getirenlere ne demeli? Sabırsızlık, plansızlık ve eğitimsizlikle beraber kentli olamama bunun başlıca sebebi olsa gerek. Hindistan'da araçların arkasına “kornaya basın” diye yazıldığı halde, Avrupa'nın birçok şehrinde ayıp sayıldığı, New York' ta “Don't Honk” yani korna çalmanın yasak olduğu ve cezasının da 350 dolar olması, aslında her şeyi anlatıyor. Ülkemiz de ise, Karayolları Trafik Kanunu'nun (72. madde), Yönetmeliğinde 144. Maddesi gereği 72TL ve 10 ceza puanı uygulanmaktadır. Şehirlerdeki insan ve araç yoğunluğu dikkate alındığın da gürültünün, 40-60 desibel'i geçmemesi insan sağlığına uygundur. Büyük metropoller de birçok cadde, meydan, sokak 70-80, çevre yolu kenarları ise daha yüksek ses frekansına sahiptir. Bu bölgeler de devamlı yaşayanlar da zamanla işitme bozuklukları, iş ve performans kayıpları meydana gelmektedir. Özellikle nüfusun ve hareketliliğin yoğun olduğu şehirlerde, kentin ortak ve kamusal alanlarını bir başkasının hak ve mutluluğunu da düşünerek yaşamak “şehirli” olmanın ilk adımıdır. Zaman yönetimini verimli ve etkin kullanamadığımız halde, birkaç sadise yada saniye kazanabilmek için ‘havalı' kornalara asılıyor olmak, karakterimizin dışa vurumu olabilir. İstanbul'un 3 milyon aracının 2 milyonu hareket halindedir. Sizce ne kadarı gereksiz korna çalmaktadır? Bu konu, muhakkak başka açılardan da değerlendirilebilir. Sonuç olarak 'korna çalmıyorum gürültü kirliliği yapmıyorum' felsefesini insan olarak yerine getirdiğimiz de, maliyeti çok düşük getirisi ve huzur katsayısı çok yüksek kazanımlara ilk adımı atmış olacağız. Hadi yarından itibaren başlayalım. Var mısınız?