Kadir GURBETCİ

Blog

Volta

Kadir GURBETCİ

Hızla büyüyen şehirlerde, yöneticilerin öngörüleri, plan ve uygulamaları kentin istikbalini derinden etkileyeceği muhakkaktır. Avrupa Kentsel Şartının ‘ulaşım ve hareketlilik' bahsinde dört temel üzerinde durulmaktadır: Özel araçların seyahat hacmi azaltılmalı, hareketlilik, insanların kent içi hayat kalitesini attırarak farklı ulaşım vasıtalarının kullanımına imkan sağlamak, sokaklar sosyal bir mekan olarak düzenlenmeli ve sürekli eğitim-öğretim çabası gösterilmeli. Hızla büyüyen şehirlerde, yöneticilerin öngörüleri, plan ve uygulamaları kentin istikbalini derinden etkileyeceği muhakkaktır. Sorumlulukları yadsınamaz. Hatta halktan yetki de isteyip ‘iyi' hizmetler için görev deruhte edenler, yeri geldiğinde halka da hesap vermektedirler. Yol, otobüs, metro, üstgeçit, durak, yaya geçidi, hız kesme rampaları, otopark, yeni hatlar daha bir çok talebimiz olur' yönetimlerden'. Konfor ve hayat kalitesini arttırmak için. Makul ve olması gerekli taleplerdir bunlar. Birde yaşayanların yani bizlerin sorumluluk ve görevleri açısından değerlendirmek gerekirse neler söylenebilir? Örnek olarak: Üst geçit isteriz, üstünden değil altından geçer trafik kazalarına sebep oluruz. Yaya geçinden geçmez, caddelerden istediğimiz anda üstelik ‘yavaş, yavaş' geçerek trafikte ‘şok etkisi' oluştururuz. Bu eylem, kısıtlı caddelerimizde araçların hızını keser ve ciddi trafik yoğunluğu oluşturur. (Roma, İstanbul'un üçte biri olduğu halde caddeleri daha çoktur) Elleri arkasında volta atan ‘adamın' voltasını kesmek gibi bir şey. Caddelerde, sol tarafa park etmek suretiyle trafik akış hızını sekteye uğratmak. Zamanlı zamansız, yükleme boşaltma yapmak suretiyle seyir hızını yavaşlatmak. Kısıtlı otoparklara rağmen, var olanları kullanmamak. Otobüs duraklarının, her iki yanında en az 15'er metre park yasağı olmasına rağmen park edilerek, otobüsün yol ortasında yolcu indirmesi. (Bazen park edilmediğinde de bazı otobüsler aynı eylemde bulunabiliyor). Geçmişe göre toplu taşım araç kalitesi artmasına rağmen, özel aracıyla trafiğe çıkmak. Randevu, iş görüşmelerini ‘zirve' saatler olan sabah 07-08, akşam 5-8 saatlerini dikkate almadan vermek. Sık şerit değiştirerek trafikte akış hızını yavaşlatmak.( Bir kilometrede bir aracın slalom yapması, ortalama 15 aracın frene basıp ‘şok etkisi' yapmasına sebep olur. Fazla meraktan, manzara, kaza ve gereksiz frene basmak suretiyle akışa mani olmak. İşyerimin önü mantığıyla, sürekli aracın dükkan önünde park talebi. Minibüslerin, durak dışında her istenilen yerde durup kalkması. Dikkat edilirse, hayat kalitesi ile ilgili yukarıda sayılmaya çalışılan maddelerde maddi boyut yok. İnsan alışkanlıkları ile ilgili, Avrupa Kentsel Şartında da belirtildiği gibi sürekli eğitim çabasına atıfta bulunulan konuyla paralellik arz ediyor. Şehir otoritesi olarak, yüzlerce otopark, üstgeçit, yol yapsanız dahi doğru kullanılmadığı, kurallara uyulmadığı takdirde kent hayatının iyileşmesinden bahsedilememektedir. İstanbul'da 30 bin kilometreden fazla yol ağı var. Şimdilik beş kişiden birinin motorlu taşıtı var. Her gün yeni beş yüz civarında araç trafiğe çıkıyor. Araç artış sayısına paralel yol yapamazsınız-yapmamalısınız. O halde yapılması gereken şey, özellikle büyük metropoller de, bilgi, bilinç ve kültürün egemen olmasıdır. Bu alanlar da eğitim ve öğretimin anaokulundan başlayarak düzenli verilmesi ve güncellenerek tekrar edilmesidir. Mekanlar, içinde yaşayanlarla değer kazanır. Şehirde yaşamak ayrıcalığından, şehirli olma ayrıcalığına terfi ettiğimizde, çok para harcamadan da daha düzeyli yaşabileceğimizi görmüş olacağız. Büyükşehirler de yaşamak, her türlü ortak alan ve imkanların saygı ve hukuk çerçevesinde erişilebildiği, bir takım oyuncusu ruhuna sahip olmakla mümkün olacağı açıktır. kadirgurbetci@gmail.com