Kadir GURBETCİ

Blog

Otobüs durakları

Kadir GURBETCİ

Yaşadığımız asır, şehirlerin daha çok öne çıktığı, hizmet çeşitliliği ve kalitesiyle, konfor, güvenlik gibi konular da sürdürülebilir olmak için yarışıldığı yüzyıl olarak tarihe geçecek. Akıllı şehirler, marka şehirler, büyük metropoller gibi kavramların içini doldurmaya, ya da içlerinde bulunan ve insan hayatını kolaylaştıracak konuları, inceleyip paylaşmaya devam edelim. Geçmiş yazımızda(Volta) 'marka şehir' İstanbul'un trafik seyir hızını engelleyen parametreler üzerin de durmuştuk. Bunlardan, otobüs duraklarının şehir trafiğine etkisini açmaya çalışalım. Türkiye'de, gelir artışı ve araç edinme eğilimi artışına paralel olarak dikkate değer bir yükselme var. Tüik verilerine göre; 10 yıl önce 8 kişiye bir araç düşerken şimdi 4 araç düşüyor. Ülkemizde 18 milyon araç var. Bin kişiye de yaklaşık 144 otomobil düşmektedir. Kıta Avrupa'sı, Amerika gibi sanayileşmeye ve zenginliğe paralel olarak araç edinme nerdeyse doyma noktasında. Oysa ülkemizde, 76 milyon nüfusa yaklaşık 18 milyon araçla; her 4.2 kişiye bir araç düşmektedir. Kısa zaman önce bu rakam her beş kişiden birine şeklindeydi. Her halde bu ve benzeri konuları inceleyen Tüik, en dinamik kurumlardan olsa gerek. İstanbul'da, ortalama her beş kişiden birinin sahip olduğu araçlarla, 5 bin kilometreye yakın cadde ve toplamda 30 bin kilometreyi bulan yol ağıyla sürdürülebilir, katlanılabilir bir sürüş rahatlığı nasıl sağlanılabilir? Bu konunun, başka birçok bileşeninin olduğu muhakkaktır. İETT, yaklaşık 11 bin otobüs durağıyla İstanbul'un en ücra köşesine, konfor, hizmet kalitesi ve müşteri memnuniyeti de götürmüş oluyor. Kısıtlı cadde sayısı ve dairesel büyüyemeyen metropolde, artan araç ve göçleri birde 'plansız'lığı eklediğimizde elimizdeki imkanları maksimum kullanma gereği ortaya çıkmaktadır. 2918 sayılı Trafik Kanunu'nun(61/1-e) maddesi kısaca; otobüs duraklarına her iki yönden 15'er metre park yasağı getirmektedir. Uyulmaması halinde, 77 lira ceza ve 10 puan düşülmektedir. Araç çekilmesi de cabası. Şimdi bir düşünelim, otobüslerin 11 bin durağa günde kaç bin defa uğradıkları, her uğrayışta yolcuların inip-bindikleri yerin durak mı cadde ortasından mı oluğunu. Durakların yanaşma alanların da araçların park halinde olup-olmadığını. Ya da bazı şoförlerin cadde ortasında durmayı alışkanlık haline getirmiş olabileceğini. Otobüsler, cadde ortasın da yolcu aldıkları, araç sahipleri 15 metre kuralına uymadıkları müddetçe, trafik seyir hızı düşer ve her gün binlerce 'şok etkisi' meydana gelir. Anlamsız geriye doğru salınım yapılmış, trafik oluşturulmuş olur. Caddenin soluna ve durak içine park etmiş araçlar yüzünden, otobüsler 45 derecelik açılarla duraklara yanaşabilmekte, araç geçişi ya tek şeride ya da tamamen kapanmak suretiyle caddede trafik 'felç' noktasına gelmektedir. Dikkatle bakan, herkesin görebileceği, hatta her gün yaşadığı bir gerçektir. Şehirler de yaşayan her ferdin, uğraş verilerek ve incelenerek toplumun faydası için konulmuş kurallara uymak gibi bir görevi vardır. İlgili otoritenin de gerekli denetim görevini yapmasıdır. Üniversite ve idarelerin bu ve benzeri konularda istatistik, gözlem ve araştırmalarla bilgileri güncellemeli, analizler ve uygulamalar gözden geçirilerek hem kamuoyu yönlendirilmeli hem de dinamik kararların alınmasına zemin hazırlanmalıdır. Yazı; sadece farkındalık ve bakış açısı ve anlayışı kazandırmaya matuftur. Kısıtlı kaynak ve şartları en rasyonel kullanmak suretiyle, insanı merkeze alan iyileştirmeler nasıl yapılır? Eğitim, motivasyon, şehirli olma bilinci, kurallara riayet ve denetimle, karmaşık metropol hayatını, optimum düzeye çekmek bizlerin elinde. Ne dersiniz? Eldeki imkanları gerektiği gibi kullanmak, elde olmayanları kazanmaya zemin hazırlamaz mı?