Kadir GURBETCİ

Blog

Toplumların devamlılık ve çöküşü

Kadir GURBETCİ

Yaşadığımız çağ, birçok kavram ve değerin birbirine karıştığı, savrulduğu, etkisizleştirilip basite hatta hiçe sayıldığı bir yüzyıl olarak tarihe geçecek. Aile yapısı, eğitim, öğretim, işletme, yönetim ve toplumu ilgilendiren her alanda bu savrukluğu görmek mümkün. Toplum nasıl adaletle yönetilir. Haklı haksızdan, güçlü güçsüzden, nüfuzlu nüfuzsuzdan nasıl ayrılacak ve hak ihlalleri en az hatta hiç olmayacak bir hayat nasıl kurulabilir. İnanç sistematiği, adalet, herkese hak ettiğini veren, bir başka deyişle herkesin hak ettiğini talep etmesi ve gayrisinin peşine düşmeyip hırsını aklının önüne geçirmeden makul ve toplum menfaatini hep önde tutan anlayışın, egemen olması doğru olan değil midir? 14. yüzyıl da yaşamış Kuzey Afrikalı İbn-i Haldun; geçmişler geleceğe suyun suya benzemesinden daha çok benzer sözü, aslında hayatımızın hep tekrar olduğunu, sadece aktör ve dekorların değiştiğini söylemektedir. Tarih, felsefe, sosyoloji ve siyaset bilimiyle ilgilenen İbn-i Haldun'un devlet adamlığı gibi özelliğinin de olması, hadiselere farklı açılardan bakabilmesi,  doğu hem de batıda itibar görmesine sebep olmuştur. Meşhur eseri Mukaddime de umran, asabiyet ve tavırlar teorisi, batı dünyasını etkilemiştir. Bu eserden bizlerin de alacağı ciddi mesajlar var. Toplumların doğuşu, yükselişi ve çöküşüne sebep olan olayları farklı bir şekilde ortaya koyup yorumlaması dikkat çekici.  Hatta devletin geçirdiği aşamaları üç ya da dört neslin ortalama ömrü kadar ifadesi manidardır. Bu aşamaları sıralarsak; -Birinci aşama, devlet ya da kurumların kuruluş ve fetihleri -Hükümdarın iktidarı tekeline alması ve hükümranlığını ilan etmesi -Ekonomik refah ve kültürel unsurların artması, lüks hayat ve debdebe -Toplumların doyum, tatmin ve kendini beğenme aşaması -Son aşama da sefahat, israf ve çöküş Görüleceği gibi ‘haddini bilme ve şımarmamak' temel esas. İnsanlar sahip oldukları inanç sistemine, adalet ve genel kabul görmüş ilkelere sadık kaldıkları sürece  ‘ dereyi tersine ‘ akıtmaya çalışmadıkları, eşyanın tabiyetine uygun, yapıcı eleştiriye açık ve aleniyet ilkesine bağlı kaldıkları sürece, her alanda mutluluk, devamlılık ve ‘ömür' de uzun olacaktır. Karmaşık hayat, bilgi teknolojileri, ulaşım, erişim hızı, modernite, değişen algı ve araçlar; yukarıda sayılan süreci tersine çeviremez. Ancak ömrünü uzatabilir. Kurumların ömrü de, adalet ve normallikle  kalıcı olabilir. İnsanoğlu, geçmiş millet ve kurumların çöküşünü her ne kadar okuyor olsa da, hızla akan olaylar ‘girift bilmeceler' ve debdebe içinde maalesef hep tekrarı yaşıyor. Şahıs planın da, kiminle, ne maksatla ve niyetle nerede durduğun önemlidir. Hayatı doğru okumak, gerçek bilgi ve ortak akılla daha kolay olur. Yine ünlü sosyolog'a kulak verelim.“ İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur“ değil mi?