Kadir GURBETCİ

Blog

İstanbul’un Trafik Eğilimi

Kadir GURBETCİ

Geçen ay içinde İETT’nin 7. Ulaşım Teknolojileri Sempozyum ve Fuarı; akıllı, güvenli, kolay ve sürdürülebilirlik temalarıyla, ulaşımla ilgili bütün kesimleri buluşturdu. Başarılı sunumlar, panel ve söyleşilerin yanında, akademisyen, kural koyucu, uygulayıcı, öğrenci ve tedarikçilerin ilgisi, gelecek için memnuniyet vericiydi. Küresel iddiası olan İstanbul ve Türkiye için, ‘pergeli’ uluslar arası boyuta çekmek, ulaşıma dair bütün bileşenler için daha faydalı ve kuşatıcı olacağı kanaatindeyim. Sempozyum’da; Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulunun 2013-2014 yılları arasında, 39 İlçe’de 1200 (18-55 yaş) kişi ile yüz yüze görüşülerek, ‘İstanbul İli Trafik Eğilimleri ‘ algı ve değerlendirmeleri incelenmiş. Türkiye’nin GSYH’ yüzde 30, işgücünün yüzde 18, kişi başına gelirin 16 bin dolara yaklaştığı İstanbul için, çarpıcı bir araştırma olduğu söylenebilir. Araştırma da: Trafikte ne kadar zaman kaybı yaşandığı, eğilimleri, yaklaşımları ve çözüme ilişkin düşünceler sorulmuş. Deneklerin, oturdukları – çalıştıkları bölgelerin analizin de; Anadolu yakasın da oturduğu halde, Avrupa yakasında çalışanların yüzde 36, Avrupa yakasında oturduğu halde Anadolu yakasında çalışanların yüzde 10 olduğu gözlenmiş. Yani, Avrupa yakasının yüzde 26’lık işgücü çekme fazlalığı var.  İstanbul’da her gün okul ve işine gidenlerin; yüzde 50 otobüs, 28 şahsi araç, 25 metrobüs, 17 yaya, 15 metro / tramvay, 5 işyeri servis, 6,4 deniz yolu, 5,6 taksi, 0,4 motosiklet ile gidiyor. Bu oranları oluşturanların yüzde 16 öğrenci, 6 kamu çalışanı, 48 özel sektör, 14 emekli, 16 kendi adına çalışanlardan oluşuyor. Trafik sorununu genel olarak algılama düzeyi ise; yüzde 62,5 ciddi sorun, 31,5 sorun fakat ciddi değil, 6 ise sorun değil şeklinde. Katılanların yüzde 29’u stres ve hayat kalitesini düşüren etken, 25’i zaman kaybı, 46 ise muhtelif olarak cevaplandırmış. Toplu taşımayı kullanma sebepleri ise; yüzde 46 ucuz olması, 39 şahsi aracının olmaması, 26 rahat olması, 15 güvenli olması, 2 ise fazla hava kirliliğine neden olmaması olarak açıklanmış. Toplu taşıma araçlarını kullanmama sebepleri; çok kalabalık olması yüzde 32, yavaş olması 28, uygun hattın olmaması 14,  güzergah sınırlamasının olması 7, hareket kalkış saatlerine uyulmaması 5, diğer 38 olarak tespit edilmiş. Trafik sıkışıklığının en önemli sebebi sualine ise; araç sayısının fazlalığı yüzde 59, trafik kurallarına uyulmaması 30, nüfus fazlalığı 38, yolların yetersizliği ise 33 olarak belirtilmiş. Çözüme yönelik ise; yollar artmalı yüzde 43, toplu taşıma artmalı 38, İstanbul’a göç engellenmeli 32, ehliyet almak zorlaşmalı 30, trafik eğitimi arttırılmalı 24, cezalar artmalı 19, şirket çalışanları toplu taşımaya teşvik edilmeli 18, transit yollar arttırılmalı 16, sürücüler periyodik eğitimden geçmeli 12, bireyler belli günlerde araç kullanmalı 6, şehir merkezleri paralı olmalı 5, tek-çift plaka uygulaması 4, benzin fiyatları artmalı 2, diğer 8 diye ifade edilmiş. (Birden fazla cevaplama olduğundan %100 aşmaktadır) Verilen cevap ortalamaları alındığın da her gün, bir İstanbullunun hafta içinde 96,9, hafta sonu 86,2 dakika zaman kaybı olmakta, bu zaman dilimi de haftada 11 saat, yılda 24 güne tekabül etmektedir. Avrupa’da araçların en çok dur-kak yaptığı şehir olması da, yakıt maliyeti ve emisyonun artmasına sebebiyet vermektedir. Kısaca anlatılanlar ve katılımcıların cevapları, her kesim için sorumluluğun boyutlarını ciddi olarak ortaya koymaktadır. Son yıllarda artan raylı sistem ağı ve konforu, toplu taşımayı kullananlarda ciddi artışlar meydana getirmiştir. İstanbul ve Türkiye’de yaklaşık her beş kişiden birinin aracının olması, gelişmeye paralel olarak ciddi araç artış eğilimi olması da dikkatten kaçmamalıdır. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün; şehrin gelişen alanları ve yapı stoğunun arttığı yerlerde, beş yıl öncesine göre yüzde 20 artış göstermesine işaret etmesi önemlidir. 21.Yüz yıl ortalarına doğru dünya nüfusunun yüzde 70’inin şehirlerde yaşayacak olması, güvenlik, altyapı, enerji, göç, çevre, kaynakların etkin ve verimli kullanılması gerekliliğini daha da önemli kılmaktadır. Planlama, gelir, kaynak ve insan yerleşim planlamasının en üst düzeyde olması, hayatı kolaylaştıracaktır. Şehir hayatında her canlı, eğitim, davranış ve kabiliyetlerini bir başkasının hak ve hukukunu önceleyecek şekilde yaptığı ve bir saatin dişlileri gibi ahenk içinde olduğunda, herkes için huzurun egemen, hayatın her evresi de katlanılır olacaktır.