Kentlerde erişebilirlik
Kadir GURBETCİİçinde yaşadığımız kentler, herkese eşit hizmet sunmalıdır. İnsan yaşadığı yerin, havası, suyu, binası, yeşil alanı, yolu, diğer yerleşim alanlarına yakınlığı, hatta komşuluk ilişkileriyle derinden etkilenir. Hatta bu ve benzeri özellikler karakterini de etkiler. İçinde yaşadığımız kentler, herkese eşit hizmet sunmalıdır. İnsan yaşadığı yerin, havası, suyu, binası, yeşil alanı, yolu, diğer yerleşim alanlarına yakınlığı, hatta komşuluk ilişkileriyle derinden etkilenir. Hatta bu ve benzeri özellikler karakterini de etkiler. Türkiye'de yüzde 12 civarında engelli var. BM, Avrupa Kentsel Şartı, 3.12.2008 de yürürlüğe giren Engellilerin haklarına ilişkin sözleşme, 5378 sayılı kanun ve genelge, TSE gibi kuruluşların ortak amacı; fiziki olarak bütün çevre bileşenlerinin engelliyi evinden çıkartıp kentin imkanlarından yararlandırmaya, sıkıntıları da kaldırmaya matuftur. Hiç kimsenin, fiziki özelliği sebebiyle dışlanamayacağı Anayasa ve çeşitli yasalarla da güvence altına alınmıştır. Üstelik bu düzenlemelerin, çocuklara, yaşlılara, yük taşıyanlara da faydası bulunmaktadır. Erişebilirlik; Kentte yaşayan fertlerin, kentin sunduğu kamu hizmetlerinin tamamına ulaşabilmesi demektir. Bisiklet yolları, araç trafiğinden daha çok yaya trafiğini önceleyerek insanı merkeze alan, her durumda sürücü ve yayaya eşit fırsat veren, sürdürülebilir, kent mekan ve ulaşım donatıları arası uygunluk olması gerekendir. Bir engelli ve yaşlı vatandaş, kentin herhangi bir yerinde ki programa gitmek istediğin de, bunu planlıyor ve gerçekleştirebiliyorsa, sistem işliyor demektir. Ayrıca kamusal alanlar planlanırken, bir engelli ve yaşlının hatta bir çocuğun ekipte bulunması, kriterlerin daha sağlıklı konmasın da fayda sağlayabilir. Kaldırım rampalarının iniş-çıkış eğimleri en fazla yüzde 8 olmalıdır. Kabartmalı yönlendirici şeritlerin, düz çizgileri istikameti, yuvarlak olanları dönüşü ifade ettiğinden belirgin olmalıdır. 50 araca kadar otoparklarda en az bir engelli park yeri bulunmalıdır. Bu alana da bir başkası asla park etmemelidir. Müeyyidesi, ülkemize göre Batı ülkelerin de çok daha fazla olup, cezası 500 dolara kadar çıkmakta ve araç çekilmektedir. Gerek merkezi, gerekse de yerel idareler, evrensel yaya hakları bildirgesi, kanun ve özellikle şura ve etkinliklerde gündeme gelen “ erişebilirlik “ kavramını elden geldiğince uygulamaya çalıştıkları söylenebilir. Evde bakılan ve tedavi gören hasta, evden okula götürülüp getirilen öğrenci, otobüs ve servis araçlarında artmakta olan rampalar, otoparklarda engelli park yerleri, bütün kamu binalarında engelliyi dikkate alan, tabela, oturma grupları, tuvaletler ve engelli çalıştırma mecburiyeti gibi pek çok hakların varlığı, verilen hassasiyetin bir yansımasıdır. Artan nüfus, emlak değer artışları, bireysellik ve kendine yetebilme düşüncesi, araba edinebilme katsayısı, eğitim ve öğretim kalitesi, kentlerde yaşama arzusu gibi faktörler, kentleri içinde yaşayan ve yöneten açısından zorlamaktadır. İnsanı önceleyen, şehirleri araçlara değil de, araçları şehirlere uyarlayan, engelli, yaşlı, çocuk ve hastaların da kentin bütün imkanlarından faydalanıp kamusal alanlara erişebilmesi ayrıca bir ‘medeniyet' perspektifidir. “ İnsanı yaşat ki devlet yaşasın “ prensibi, insan odaklı hedeflere varma da yeterli bir kriter değil midir?