Asgari ücret, işveren ve piyasalar
Kadir GURBETCİDünyanın bir çok yerinde işçi, ücret, işveren, kamu otoritesi diyaloğu ve çatışması vardır. Sürdürülebilir gelir enstürümanları iyi olan ve sistemini oturtan ülkeler, büyük ölçüde mes'eleyi halletmiş, imkanları kısıtlı olanlar da ise genelde karmaşa hakimdir. İnsanlar, barınma, gıda, temel ihtiyaçlar ve ulaşım'dan hemen sonra, başka taleplere doğru evrilme eğilimin de olurlar. Kültürel etkinlik, seyahate gitme, yazlık ev, yeni araç alma gibi.Türkiye'de dört kişiden birine araç düşerken, Avrupa'da iki kişiden birine araç düşmesi buna örnek verilebilir. Kıta Avrupa'sında kamu; işçisine verdiği hakları ve sendikal zorlamaları da dikkate aldığımızda, çalışmayana ücret ve sağlık harcamaları başta Fransa olmak üzere diğer ülke bütçelerini derinden etkilemektedir. Türkiye, son yıllarda her alanda istikrarlı bir seyir izlenmekte olup, Genel Seçimlerin kısa aralıklarla yapılması sebebiyle, asgari ücret ve emekli maaşları en çok konuşulup tartışılan konulardandı. Sigorta, maaş ve vergiden bahsetmek için öncelikle ticaret, üretim ve hizmetin olması gerekir. Gayri safi milli hasılanın dört katına çıkması, çalışanların daha çok pay istemesinin de zeminini oluşturduğu görülüyor. 10. kalkınma plan kapsamında faal vergi mükellef sayısının 2018'e kadar 500 bin artacağı tahmin ediliyor. Bu da daha çok istihdam, daha çok sigorta primi, daha çok vergi demek. On yıl öncesine göre kayıt dışının beş puan düşmesi sevindirici olmakla birlikte AB ortalamasının hala üzerindedir. Net asgari ücretin yüzde 30'luk artışla 1300 liraya çıkması, pek alışılmış bir oran artışı değil. 2002 yılında ki ücretin yedi katından fazla artış demek. Doğal olararak yansımaları da olacaktır. Ülkemizde 5 milyon asgari ücretle çalışan olduğunu hesaplarsak, ki bunun yarısı gerçek maaştan değil de asgari ücretten gösterildiğinden bahsi geçen ücretli kadar etkisi olmayacaktır. İşverene sadece vergi ve sigorta artışı (agi dahil) yüzde 40'dan fazla. Bir de 300 liralık ekstra ödeme. Yani Devlet ve çalışan kazançlı çıkıyor, fakat işverene artı yük biniyor. Bu durum, kayıt dışı çalıştırmayı tetikler, maliyetleri ve çalışanlar arasında maaş dengesini etkiler, rekabet gücünü zayıflatır, sigortasız işçi çalıştırmanın kapısını aralayabilir. On yıl önce 1.6 sigortalı bir emekliyi karşılarken, günümüzde 1.9 sigortalı bir emekliyi finanse etmektedir. AB'de ise bir emekliye karşılık, beş sigortalı çalışmaktadır. Mevcut durum, iyilieşmekte olan sağlık harcamaları, neredeyse Yunanistan'ın nüfusu kadar emekliye, aktüel denge ve bütçe ilişkisine zarar verebilir. Gerçekte asgari ücret alanlarda ise, nispeten tüketim, refah ve sosyal harcamalara katkı sağlayarak piyasalara olumlu etki yaptığı gibi küçük esnafların da hayata tutunmasını sağlayabilir. Rekabetin sağlanarak kayıt dışılığın sıfıra yaklaştığı, düşük vergi oranlarıyla her gelir sahibinin vergilendirildiğin de, faal vergi mükellefine düşen yükte azalmış olacaktır. Özet olarak Hükümetin siyasi istikrarın yanında, ekonomik istikrarın en belirgin yansıması olan ticari işletmelerin sayısının artırması, istihdamın, vergi ve sigorta pirim geliri artışı manasına gelecektir. 'Altın yumurta' işverenin işçi stopaj ve primlerde ki yüzdelerinin revize edilerek işletmelere destek olunması ciddi önem arzediyor. Nasıl olsa siyasi istikrar var, ticari istikrar da olur, dolayısıyla da artan işveren ve işçi sayısıyla da indirilen vergi ve sigorta primi karşılanmış olur. Kısacası nihayi çözümün, ticaret ve işverenlerin sayısının artışında gizli olduğu görülüyor..