Kadir GURBETCİ

Blog

Kar, kış ve birlikte yaşamak!

Kadir GURBETCİ

Türkiye'deki şehirler de dünyadaki diğer küresel metropoller gibi ikili karşıt yapılanmadan oluşmaktadır. Küreselleşmenin tezahürü olarak gelir dağılımını, eğitim ve fırsat  eşitsizlikleri dünyanın pek çok yerinde de yönetici ve bilim insanlarının uğraş ve araştırma konusunu teşkil etmekte. Yapı stoğu ve nüfusun hızla artması, insanların birbirlerine olan ilişkilerini zayıflatmaktadır. Ekonomik gelir ve kültürel kimlikler ayrışma ve ötekileştirmenin  başlıca sebebini teşkil etmekte, yoğunluk ve kalabalıklar içinde farkı dünya ve hayaller meydana gelmektedir. Güney Amerika' da, Arjantin ve Brezilya'da, ülkemize benzer özellikler var. Hangi kültür ve gelir grubuna ait olursanız olun, çoğunlukla birbirine "yan gözle" bakan ferdiyetçi insanlar topluluğu oluştuğunu gözlemleyebilirsiniz. "Söyle siteni, söyleyeyim statünü" günümüzde maalesef cari bir durumdur. Ortak kullanım alanlarının, site ve korunaklı yapılarla ayrılmış ve azaltılmış olması da beşeri ilişkilere ket vurmaktadır. 1950'den bu yana, İstanbul Sağmalcılar, Zeytinburnu ve Gaziosmanpaşa'da başlayan göç, plansız ve niteliksiz yapıların mekan niteliğinin konforunun olmamasına karşın, farklı saiklerle, paylaşma, yardımlaşma ve iletişimin iyi olduğu söylenebilir. Peki, ne yapılabilir? Bu sosyolojik, ekonomik ve kültürel bir durum. Birçok bileşeni içinde barındırıyor. Konu ile ilgili disiplinlerin bu ve benzer konuları ihtiva eden pek çok gözlem ve analizlerini de incelemek mümkün. Konuyu yaşanmakta olan örnekle açmaya çalışırsak; Geçen hafta Türkiye'nin hemen her noktasına ciddi kar yağışı oldu. Hayatı etkiledi. İstanbul'da nasibini aldı. Büyük metropoller de hemen her kış, kar küreme araçları gözden geçirilir, tuz-solüsyon stokları yapılır, geçici şoförler alınır, basın ve bütün iletişim metotlarıyla toplu taşımayı kullanmaya teşvik, şahsi araçları mecbur kalmadıkça kullanmayın anonsları yapılır ve teyakkuz halinde karın yağması beklenir. İlçe belediyeleri de daha dar kapsamlı olarak benzer hazırlıklar yapar. Muhtarlık ve belediyeler ya da orada yaşayanların "küresel şehir" de, var olan 70 bin sokak için işbirliği yapsa, uzun sokaklar 50'şer metrelere bölünse, hemen her ev 20 lira değerinde bir kürek satın alsa (kiler den çıkarsa), uygun bir gün ve saatte çoluk çocuk sokağının karını kürese olmaz mı? Pekala olabilir. Bir düşünün, herkes 20 kürek atsa İstanbul'da 1 milyon 400 bin kürek kar temizlenmiş olur. Yardımlaşma, dayanışma, birlikte yaşama-yaşatma bilinci, tanışma ve iletişimi uç noktaya çıkarır. Düşme, kayma, kırmanın, araçların çarpma sonucu kaza, maddi hasarların en aza indiği görülecektir. Belki de küreme sonrası komşular arasında "üşüdük" hadi bize çaya gidelim teklifleri yağacaktır. Ortak yaşama alanlarının el birliği (imece) ile hal edilmesi sokak, ev ve apartman arkadaşlıklarına zemin oluşturabilir. Yerel otoriteler kapsamlı çalışmaları yaparken, aynı sokağı kullanarak evine otoparkına giden "şehirliler" de takım çalışması yaparak birlikte yaşama kültürüne katkı sağlamış olurlar. Bir çiçekle bahar gelmez ama, bir kürekle toplum dayanışmasının fitili ateşlenebilir. Kültür, insanın iç olgunlaşması, medeniyette dış olgunlaşmasıdır. Bu olguyu şehir hayatına yansıtmak herkesin yararınadır. Kaldı ki, eziyet verir diye yoldaki taşın kenara konması düsturu da hayat felsefemiz de önemli bir parametredir. Benzer organizasyonlar geleneğimiz de zaten mevcut. Önemli olan, heterojen yapı içinde çağın şartlarına uygun olarak, toplum faydasını, gerek ferdi gerekse de yerel idarelerle koordineli olarak hayata geçirebilmek. İnanın çok zor değil. Ben denedim.