Ah Kudüs
Kadir GURBETCİŞehirler vardır, insanın gönül ve fikir dünyasını aydınlatan, ismi anıldığında insanı kucaklayan, sarmalayan, inanç, düşünce, sevgi, saygı duyulan, hürmete her daim yakışan ve gök kubbesi altında olma şerefini geçmişten geleceğe taşınan mekanlar vardır. Etrafı kutsal kılınan, yeryüzünün en eski ikinci, en mukaddes üçüncüsü Mescid-i Aksa. Ve yol hazırlığı yapılması tavsiye edilen üç kadim dost ve kutlu şehir Mekke, Medine ve Kudüs. Üç semavi dinin atası Hz. İbrahim, eşi Sara, İshak, Yakup, Yusuf peygamberler (as), hepsi El Halil ’de medfun. Peygamber Efendimiz (sav), hicretten sonra 17 ay boyunca namaz kılmak için yüzünü Mescid-i Aksa döndü. Miraç yolculuğu için Mekke’den Kudüs’e, Kudüs’ten arş-ı alaya, İsra ( gece yolculuğu) hadisesi Kudüs’ten oldu. Burak binitini Mescid-i Aksa’nın bir duvarına bağladı ve bütün enbiyaya rehberlik etti. Kudüs, insanlık tarihinin en eski şehirlerinden. İki defa yok edilmiş, 23 defa işgal, 52 saldırıya uğramış, 44 defa ele geçirilmiş ve kurtarılmış. Romalılar’ın komutanı Hadrian, Kudüs’ü yeniden imar, Sekiz köşeli Kubbetussahra, Emeviler döneminde 685 yılında yapılmış. Hz. Ömer’in fethi, Emeviler, Fatimiler, Memluklular, Selçuklular ve çeşitli dönemlerde Osmanlılar fetihleri ve hizmetleri olmuş. 1187’de Selahaddin Eyyubi, 1517 de Yavuz Sultan Selim Kudüs’ü fethiyle 400 yıllık Osmanlı dönemi başlamış. Mescidin etrafını surlarla çevrilmesi ve tamiri Kanuni’ye, külliye yapılması da Hürrem Sultan’a nasip olur. 1870’den sonra Yahudi göçleri, 1917 İngiliz işgali, 1948 İsrail devletinin kurulması, Sultan II. Abdülhamid’in döneminde ki büyük mücadele, şehri imar ve “kan ile alınan para ile verilmez” düsturuna rağmen elden çıkışı engellenemez. Hıristiyan inancına göre, Hz. İsa bu şehirde çarmıha gerilmiş ve 300 yıl sonra Azize Helena’nın Hz. İsa’nın hayatındaki hac noktalarını belirlemesinden kaynaklanır. Yahudiler içinse, İsrail Kralı Davut, milattan önce Kudüs’ü Birleşik İsrail Krallığının başkenti, oğlu Kral Süleyman da ilk tapınağı yapar. Semavi dinlerin beşiği ve peygamberler diyarı Kudüs’ü farklı açılarıyla anlatabilmek, herhalde imkansıza yakın bir durumdur. 26 km kare olan Kudüs’ün içinde 144 dönüm mescitleriyle beraber Mescid-i Aksa var. Doğu ve Batı diye ikiye ayrılan bölgenin Doğusu tam bir açık hava hapishanesi. Tel örgüler, duvarlar, gözetleme kuleleri, kameralar, tacizler, bölge ayrımı yapılarak Doğu bölgesini bakımsız bırakmalar, sindirme ve yıldırmanın her şeklini görmek mümkün. Batı Kudüs ise her açıdan mamur. Sadece 2016 yılında 600 vakitte ezan okutturulmamış. İzinsiz olarak ev ve işyerinize tek çivi bile çakmanız imkansız. Filistin’de 2011 yılı verilerine göre 4 milyon Müslümanın yaşadığı tahmin ediliyor. Türkiye’den gidenleri “ evinize hoş geldiniz “ diye karşılamaları, insana ciddi sorumluluk duygusu da yüklüyor. Kalıcı barış, 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devletinin kurulmasıyla mümkün olabilir. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yapılan Uluslararası Kudüs Vakıfları Toplantısı’na katılan Cumhurbaşkanımız; “ Ezan yasağının gündeme gelmesi utanç vericidir. Kudüs semalarında ezanın susturulmasına izin vermeyeceğiz. Kudüs, bütün Müslümanların namusudur” sözü ve bir başka toplantıda Başbakanımızın “Zihinlerdeki Kudüs sevgisi silinemez, bu millet ilk kıblesini unutmaz” ifadeleri umut ve heyecan vericidir. Müminlerin annelerinden Hz. Meymune Validemiz, “Ya Resulullah bize Beytulmakdis hakkında bilgi ver.” Resulullah (Sav) buyurdu ki: “ Burası mahşer (diriliş) toprağıdır. Oraya gidin ve orada namaz kılın, orada kılınan her namaz bin namaz gibidir. Meymune Validemiz dedi ki : “Ya Resulullah eğer oraya gidemezsek ?” Resulullah (Sav) buyurdu ki : “ Kandillerinde yakılmak (aydınlatılmak) üzere zeytinyağı gönderin, her kim ki burayı ( Mescid-i Aksa’yı) aydınlatırsa onu ziyaret etmiş gibidir.” Mesaj çok açık. İlk Kıblemiz ve mukaddes şehri korumak, kollamak, imar etmek, desteklemek ve ziyaret etmek her hassasiyet taşıyan insanımızın ortak arzu ve eylemi olmalıdır. İslam Dünyasının, siyasi, ekonomik ve kültürel birliktelikleri bu ve benzeri sıkıntıların çözümüne ciddi katkılar yapar. Ahmet Vefik Paşa’nın : “Değerlerinizin değerini bilmezseniz değerinizi bilmezler.” Sözü konuyu özetler mahiyettedir.