Kadir GURBETCİ

Blog

Türkiye’de siyaset

Kadir GURBETCİ

Siyaset, kavram olarak devlet işlerini yürütme ve düzenleme olarak tarif edilir. Her ülkenin gelişmişlik ve kültürlerine göre siyaset yapma biçimi vardır. Propaganda biçimleri, seçme ve seçilme şekli, süreleri, toplumda ki algıları, seçmen profili, adaylığa talep nispetleri, sosyo-ekonomik durum ve gelenekleriyle doğru orantılıdır. Örnek vermek gerekirse, ülkemizde sokaklar bayrak ve afişlerle süslenmez, esnaflar ziyaret edilmezse parti çalışmıyor olur, oysa batıda, TV konuşması, gazete ve bilbord tanıtımları yeterlidir. Tek ortak özellik, seçmeni ikna, inandırma, geleceğe dair projeksiyon çizmek ve umut vermektir. Aksi halde iktidar olamaz ve yönetemezsiniz. Türkiye, 70 yılı aşkındır çok partili seçimler yapıyor, gizli oy açık tasnifle iradesini sandığa yansıtıyor ve yönetim erkini belirliyor. Yani halkımız ciddi tecrübe kazanmış durumda. Kendine hizmet edecek adama gözünden tanır. Ancak, siyasi partiler yasası (2820), kurumsallaşma, siyasetin olması gerekenden çok belirleyici yönü ve lider eksenli yönetim tarzı, her zaman müzakere konusu olmaktadır. Ülkemiz 2002’den beri kesintisiz AK Parti iktidarıyla yönetilmekte. Genel Başkan’ı dönüşümcü ve karizmatik lider R.T. Erdoğan, girdiği her seçimde zaferle çıktı ve birçok liderin hayalini kurduğu Başkanlık sistemine de halkını ikna edebildi. Peki! Bundan sonra ne olacak? Ak Parti kurulduğunda bir yaşında olan çocuk 2019’da oy verecek. İktidarın vizyoner, atılım ve dönüşümcü yapısına alışan özellikle gençlerin yeni talepleri nasıl karşılanacak? Dört kata yakın artış gösteren ortalama kişi başı gelir, daha ne kadar artırılacak? Her yıl bir milyona yakın artış gösteren yeni seçmene nasıl bir dil ve mesajla ulaşılacak? Gerek bürokrasi, siyaset ve teşkilatlarda ki aşınma, yorulma ve hassasiyet kayıpları nasıl onarılacak? Emek vermiş, fakat bir şekliyle değişmesi daha faydalı olacak her kademede ki yetkililere nasıl bir üslup kullanılacak? Önce teşkilatlar da nitelik, sonra yerel seçim de uygun adaylarla başarı ve 2019 Kasım’da 2 sandıklı seçimde, hem Millet Vekili çoğunluğu hem de 50 artı 1’i başarma ve süreç yönetimi nasıl kotarılacak? On bir milyona yaklaşan ve Yunanistan nüfusundan fazla olan emekliler nasıl memnun edilecek? Sınır ve ötesinde emperyal güçler, terör örgütleri ve maşalarıyla kıyasıya mücadele süreci nasıl sonlanacak? Sanayici, çiftçi, küçük esnafın beklentileri nasıl yönetilecek, yargı süreç ve sonuçları nasıl hızlanacak? Kısaca 60 milyona yaklaşan yurt içi ve dışındaki seçmenin gönlüne girip, geleceğe dair umut aşılayıp, doğru üslup ve adaylarla ipi göğüslemek gerekiyor. Dalgayla boğuşmaktan ziyade, gemiyi limana yanaştıran kaptan başarılı sayılmaktadır. Cumhurbaşkanımızın: “ Ak Partinin mücadelesi bir medeniyet mücadelesidir, bir adalet mücadelesidir, bir kalkınma mücadelesidir. Yeni yüzlerle, yeni heyecanla ve coşkuyla kurulmuş, ama binlerce yıllık tarihi birikimi, ruhunu, ilhamını ve tecrübesini tebarüz etmiş bir anlayışın adıdır. Bizim yolumuz Sultan Alparslan’ın, Melikşah’ın, Kılıçaslan’ın, Osman Gazi’nin, Sultan Fatih’in, Sultan Süleyman’ın, Yavuz’un yoludur. Bizim yolumuz, merhum Menderes’in, Özal’ın, Erbakan’ın yoludur. Yani bizim yolumuz, sevginin, kardeşliğin, tevazunun, kucaklamanın, birleştirmenin yoludur.” Sözleri, söyleyeni ve o parti de siyaset yapan her mevkide ki görevliyi bağlar ve sorumluluk yükler. Üstelik bu düşünce ve mefküre sınırlarımız ile mukayyette değildir. Gönül coğrafyamıza karşı sorumluluklarımız da varlığımız için ciddi önem taşır. Siyaseti, meslek anlayışından çıkarmalıyız. Bizim coğrafyamızın da kültürüne bağlı olarak, itibar görmek, önde olmak, yönetme hırsı, arzu edilmeyen durumları da beraberinde getirebilmektedir. Öyle olur ki, halkı kucaklama unutulur, beni kucaklayın yeter mantığı hakim olur. Vesayet adaları, adamcılık, korumacılık, işine geldiği gibi davranma ve çapraz ilişkiler, er ya da geç muhataplarını bitirdiği gibi, partiyi de zayıflatır. Halkın oyuyla riyaset makamına gelip, tepeden bakma, israf, kamu kaynaklarını etkin ve verimli kullanmama, adalet duygularını zedeleyen eğilim ve davranışlar milletimize zarar verir. Fatih Sultan Mehmet’in, Şehrin emini odur ki, şehri imar eder ve halkın gönlünde taht kurar sözü, yönetimin zahir ve batın dengesiyle mümkün ve kolay olacağının işaretidir. Siyasi makam ve mevkimiz bizi şımartmadığı sürece, insan, finans ve zamanı iyi yönettiğimiz ve yapıcı eleştirilere açık olduğumuz da işler iyi gidiyor demektir. Batı ülkelerine göre sistemin yeterince oturmaması, yöneticilerin yorulma, yıpranma katsayısını artırmaktadır. Üretemediğin, tekrara düştüğün, heyecanın azaldığı yerde özellikle siyaseten gelinen görevlerde durmak geriye gitmektir. Yatay ve dikey başka görevler olabilir. On yıllardır seçimlere katılan, izleyen biri olarak, önemsiz olarak addedilen bir seçim hatırlamıyorum. 2019 seçimlerinin de çok önemli demek zorundayım. Bismark; “Siyaset bir ilim değil, bir sanattır.”der. Bu sanatı başta lider ve takım oyuncuları hedef ve ilke birliği içinde meydana getirir. Ak Parti, medeniyet ihya ve inşasını tahakkuk ettirebilmesi, üretemeyen ve yorulanların kolaylık göstererek affını istemesi, halkla diyaloğu iyi olan ve sn. Erdoğan’ın yükünü hafifletecek teşkilatçı dava adamlarıyla, uygun ve nitelikli adaylarla ipi göğüslemesi mümkün olacaktır. Güçlü ve büyük düşünen bir Türkiye’nin varlığı, dünya barış ve huzuru için her zamankinden çok önem arz etmektedir.