Dava Adamı
Kadir GURBETCİBir duruşu olmalı insanın; Bir bakışı, Bir aşkı, Bir davası olmalı. Cahit Zarifoğlu’nun bu mısraları, aslında konumuzu özetler mahiyette. Dava adamlığı; inancı, düşüncesi ve idealleri uğrunda her türlü fedakarlığı gösteren, ifade ve davranışlarıyla da bir bütünlük içinde bunu uygulayan kişi olarak tanımlanabilir. Dava adamı, kendi davasının tercümanıdır. Uğrunda yaşamayı ve ölmeyi dahi bilen kimsedir. Dava adamı; mücadele azmine sahip, bilgili, mücadeleci, sabırlı, kararlı, fikir sahibi, uyanık, dikkatli, tereddüt etmeyen, istişareye önem veren, çalışkan, arkadaş ve ekibine karşı şefkatli, vefalı ve dürüst, azimli, cesur, fedakar olmalıdır. Gerektiğinde, malını, sağlığını ve canını bile hiçe sayan, sorumluluk aldığı görevin idrakine müdrik olarak yaşayıp mücadeleyi elden bırakmayan, organizasyonel ve operasyonel hamleler yapabilen kişidir. Dünyanın pek çok yerinde iktidar olmak, bağımsızlık, adalet, inanç, esaret, sefalet, açlık gibi konularda çaba, baskı ve zulümlerden kurtulmak ve insanca yaşayabilmenin de mücadelesi veriliyor. Birleşmiş Milletlere üye iki yüze yakın ülke, 7,5 milyara yaklaşan dünya nüfusunu yönetemiyor. Güçlünün haklı, haklının güçsüz olduğu bir dünyada, sorunlar da bitmiyor mücadele de. CHE; “ Kaybettiğin tek savaş, uğrunda savaşmaktan vazgeçtiğindir.” Sözü konumuza anlam katıyor. Hakim güçlerin dünyayı kendi emellerine hizmet edecek şekilde dizayn etmiş olmaları, işi epey zorlaştırdığı bir gerçek. Bilgi ve güçlerini bir araya getiremeyenler/getirtilmeyenler, her halde bir ‘Serdengeçti,’ bir ŞEYH EDEBALİ’nın ‘Deli’ sini bekler ve ihtiyaç duyarlar. ŞAMİL BASAYEV’in “ Bir dava, uğrunda ölünecek kadar değerli değil ise, uğrunda yaşanacak kadar da değerli değildir!” sözü manidar. Mücadelelerin gayesi de farklılık gösterebilir. Kimi şahsi ihtiraslar, şöhret, şartların getirdiği durumlar olabileceği gibi, yaratıcının buyruklarını insanlığa sunmak, huzur ve barışı tesis, hayatını o istikamette şekillendirme talebi de pek tabi olabilir. Gayesi ferdi çıkarlar olmayan, toplumlara fayda ve haksızlıklara karşı azim ve kararlılıkla mücadele eden, diğer gayeler için mücadele edenlerden ayrılırlar. Günümüzde hemen her kelime ve kavramı gelişi güzel kullanarak içini boşaltıp değersizleştirdiğimiz bir vakıadır. Mesela, geleceğe dair bir program için inşallah sözünün tesiri günümüzde sizce nedir? “ Bana inşallah deme! “ Yapacağını söyle! sözü, yeterli bir örnek olsa gerek. Dava adamlığı da özellikle cemiyet, dini, kültürel ve siyasi alanlarda kullanılan bir terim olmakla birlikte, olur olmaz yerlerde kullanılarak ağırlığı maalesef zayıflatılmıştır. Buna rağmen; Herkes dava adamı olabilir mi? 0labilir. Dava adamı gibi birçok güzel özelliği taşımak için hep önde ve lider pozisyonda olmak gerekmez. Bulunduğunuz her noktada, neyi hedefliyor ve tahakkukunu istiyor ve o uğurda mücadeleyi, eylem ve söylem bütünlüğü içinde yapıyorsanız konu tamamdır. Bu bazen bir vakıfta, dernekte, STK’da, bazen de siyasi bir teşekkülde ve hayatın her noktasında olabilir. Birde yaratıcının hükümlerini, beşeriyetin huzur ve mutluluğu için hasreden, gecesini gündüzüne katan, risk alan, irade ve kararlılıkla her türlü kınamaya karşı etkilenmeden, Hakkın rızasını kazanmak için var gücüyle çalışanlar vardır. Bu uğurda gayret gösterenlerin başı ve sonunda yer alanların farkı yoktur. ‘ Onun ‘ rızası için her şeye değer. Yeter ki söz ve icraatlar aynı olsun. Dava adamlığı yalnız sözle de olmaz. Zor, meşakkatli ve dikenli bir yolculuktur. Bazen hiç ummadığınız, yıllarca beraber çalıştığınız insanlar da size kulp takar, engel çıkarabilir. Mefkure ve inancınız, bütüncül bakabilme kabiliyeti sizi hep zinde tutar. Genelde; Yalnızdırlar, çizgileri sabittir, yaranmak uğruna çizgisinden sapmazlar, yapmacık, esnek ve gevşek değildir, nettir, dürüsttür, yüreklidir, dili ile içi birdir, herkese aynı değildir ve kimsenin oyuncağı olmazlar. Hasılı, herkesin anlayamayacağı kadar da ‘zor’ insanlardır. Sayıları da çok değildir. Üstat Necip Fazıl’a kulak verelim; “ Dava tahakkuk ettikten sonra, onun sebil musluklarına maşrapasını sürmeyecek tek bir fert yoktur. Fakat davanın tahakkuk etmesi ve sebil hazinelerinin dolması için peşinen bir yüksük dolusu su sarfetmeye kandırılabilecek bilemeyiz, kaç fert vardır?